Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

2-B ARAZİLERİ İLE YAPILMAK İSTENEN NEDİR? (2)

Ama asıl fikirlerimi ifade ettiğim yer, “1. Ormancılık Şurası” oldu. Ormancılık Şurası’na; bir tebliğle katıldım. Ayrıca, benim fikirlerimi en iyi şekilde ifade edebileceğim, “özelleştirme Komisyonu’na” seçildim. Yukarıdaki tebliğim, komisyonda görüşüldü. Bilhassa, orman bürokratı olanlar, fena halde sinirlendiler. Bunu beklemiyor, değildim. Ama saldırılar inanılmaz agresifti. Sonra, Şura Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptım. Konuşmamda, çok dikkatli olmama rağmen, bana insafsız saldırılar oldu. Benim konuşmamdan sonra, her konuşmacı, kendi konusunu bıraktı; ya bana katılamadığını yahut ta ‘benim bir takım çevrelerin adamı olduğumu’ söylüyorlardı. Bu, bir takım çevreler, sakın gariban orman köylüsü olmasındı? Getirdiğim çözümün tek istifade edeni, orman köylüsü olduğuna göre, orman köylüsünün beni bir şekilde memnun etmesi gerekmez miydi? Elbette böyle olması lâzımdı! Benim gariban orman köylüm, hangi organizasyonla, nasıl bir güçle beni destekleyecekti. Zaten, orman köylüsü o seviyede olsa, ormanlar ve Türkiye böyle mi olurdu? Demek ki, bazıları, herkesi kendileri gibi sanıyorlardı. Bu arada belirtmeliyim ki, bazı insanlar da, sürpriz bir durumla karşılaşmış ve fikirlerimi beğendiklerini ve paylaştıklarını ifade etmişlerdi. Şûra, böyle patırtı ile bitti.

Ormancılık Konusundaki Düşüncelerimi 2001 Yılında Halki Palas Toplantısı’nda Sayın Deniz Baykal’ın Başkanlığı’ndaki, CHP Heyet’ine Anlattım: 2001 yılı içerisinde, bir gün gazetelerde bir haber okudum. Bu habere göre; CHP, partiye bağlı çalışacak olan, bir “Bilim Yönetim, Kültür Platformu” kurmaya karar vermişti. Bu Platformun üyeleri, parti için fikir üretecekler, ülkenin sorunları için çözümler geliştireceklerdi. Durumdan vazife çıkardım. Çünkü; daha sonra anlatacağım inanılması zor sebeplerden dolayı, başka çarem kalmadığı için 2000 yılında emekli olmuştum. Zaten her zaman CHP’yi desteklemiştim. Kimseden bir davet beklemeksizin, bu kurulun başkanı olan Sayın Bülent Tanla’yı aradım. Durumumu anlattım. Birlikte çalışma arzumu dile getirdim. Böylece, işe başladım. Bana “Yaşlılarımız ve Sokak Çocuklarımızla ilgili iki proje” hazırlamam söylendi. İksini de yazdım.  Birisini basının huzurunda okudum ve soruları cevapladım. İkincisini ise bilgisayarım bozuk olduğu için, elle yazıp, Sayın Tanla’nın sekreteri’ne yanımda Gazeteci Nejat Aşkın var iken verdim.

Sonra da yukarıda anlattığım “orman köylülerimiz ve ormanlarımız ile ilgili çalışmamı” çok kısaca özetledim. Sayın Baykal, çok memnun oldu. İltifat etti. Bir müddet sonra, ülkede hiç beklenilmeyen bir karar alındı. Seçimler, normal zamanından epeyce öne alındı. Bu arada çok garibime giden bir gelişme oldu. Sayın Baykal, İstanbul Valisi Erol Çakır’la görüştü. Ben, Erol Çakır’la yaptığım mücadele sonucu emekli olmaktan başka çare bulamamıştım. ANAP’lı olan, Mesut Yılmaz’ın adamı olduğunu Türkiye’de bilmeyen bir Allah’ın kulu kalmamış olan birisi ile Sayın Deniz Baykal, ne görüşebilirdi. O sıralarda, telefonlarımın dinlendiğini çok net olarak biliyordum. Muhtemeldir ki, Erol Çakır, benim CHP ile ilişkilerimi biliyordu. CHP’nin muhtemel iktidarında “elimdeki belgeleri ortaya sürersem ne hallere düşeceğini bildiği için, bunu önleme çalışmaları” yapıyor olabilirdi. Bunda da muvaffak oldu. Neyse, bunları; mümkün olursa, sonra anlatırım. Şimdi kaldığım yerden devam edeyim.

Daha sonra, CHP’nin “Seçim Bildirgesi” yayınlandı. Çok merakla beklediğim ormancılık ve orman köylüsü bölümüne baktım. Gayet, karmaşık ve mümkün olduğu kadar anlaşılmasın diye olmalı ki, çok mahçup bir ifade ile benim düşüncelerime benzer bir şey anlatılmış, gibi. Ama itiraf edeyim; bu düşüncenin sahibi olan ben bile bir şey anlamadım. Zaten orman köylüsü de hiçbir şey anlamamış olmalı ki, daha sonra gittiğim Çanakkale’nin bir büyük orman köyünde bu konuyu açtığımda, köylüler, böyle bir şeyi duymadıklarını, söylediler. Köy Kahvesinde köylülere, “böyle bir parti olsa, ormanların işletme hakkını size vereceğini açıklasa, oyunuzu ona verir misiniz?” dedim. Köyün, saygı gösterilen bir yaşlısı; “bey, sen ne diyorsun. Böyle bir parti olsun. İsterse, komünist partisi olsun. Hepimiz oyumuzu ona veririz. Hatta şunu söyleyeyim ki, hiçbir orman köyünde, başka hiçbir partiye oy verecek kimseyi bulamazsın,” demesin mi!.

Bu konuyu, tam olarak anlatsam, tek başına bir kitaba bile sığmayacağı için, burada kesmek zorundayım. Anılarımın bundan sonraki bölümlerinde, orman köylüleri ve ormanlarımız konusuna, oradaki işgal ettiği mevzu kadar yer verilecektir. Yalnız, şu kadarını belirteyim ki, bu konu tek başına bir partiyi, iktidar yapmaya yeter. Şöyle açıklayabilirim: 10.000.000 (on milyon) orman köylüsü vardır. (Daha doğrusu, bu rakam ben bu çalışmalara başladığım 1970’li yıllarda DPT’nin ilan ettiği 10,5 milyon esas alınarak ve düzlenerek kullanılmıştır. Zaman içerisinde diğer köylüler gibi orman köylüleri de kente göç ettiklerinden rakamda azalma olduğunu öngörebiliriz. Ama köyleri ile ilişkileri devam ettiğinden, bunları orman köylüsü gibi kategorize etmek gerekir.) Ayrıca, orman köylüsü olup da şehirlerde yaşayan en az bu kadar insan daha vardır. Bu insanların, köyleriyle ilişkileri bir şekilde devam etmektedir. Etti mi size, 20.000.000 (yirmi milyon) insan. Bunun %70’inin seçmen olduğunu varsayarak tam 14.000.000 (on dört milyon) seçmenin oyunu alabileceksiniz, demektir. Bunun da tamamı olmasın da, % 70’i olsun. Bu da 10.000.000 (on milyon) seçmen demektir. Bu on milyon seçmenin en az % 90’ının, karşı partilere oy verdiğini düşünürseniz, bu da size dışarıdan, (yani size karşı oy kullanan), 9.000.000 (dokuz  milyon) yeni seçmenin size oy vermesi, demektir.  Bu kadar seçmenin bir de rakip partilerden size geleceğini düşünün. İşte size iktidar yolu. Üstelik de; hem orman köylülerinizi, hem ormanlarınızı, bir de ülkenizi yağmalanmaktan kurtararak! Tabii, eğer iktidar olmak istiyorsanız!

Sırası gelmişken, burada bir yanlışa değinmek gerektiğini düşünüyorum: Devlet’e ait olan ormandan izinsiz, mal almak; tipik olarak, “hırsızlık” suçunu oluşturur. Ama kanun koyucu, buna “hırsızlık” dememiş, “ kaçakçılık” demiştir. Neden? Çünkü, kanun koyucu, yanlış yaptığını bilmektedir. Köylünün elinden tek geçim kaynağını alacaksın, onu aç sefil bı- rakacaksın! Âdeta  onu ormandan, orman emvali, çalmak zorunda bırakacaksın! Sonra da, bu eylemin gerçek hukuki karşılığı olan “hırsızlık suçunu” görmezlikten gelecek ve adını daha fiyakalı olan, “kaçakçılık” koyacaksın? Nasıl bir ikiyüzlülük değil mi? Hırsızlık; süfli ve iğrenç bir iştir. Kaçakçılık ise, yiğit adamın işi kabul edilir. Birçok bölgemizde, meselâ bizim oralarda (Gaziantep’te ve Sakarya taraflarında), kaçakçılık çok itibarlı ve yüksek statülü bir iştir. İşte, büyüklerimiz orman köylülerimize, böyle bir kıyak yapmışlar! Peki ama yasalara saygılı vatandaşlarımızın ve ormanlarımızın suçu ne ola ki!

Bu arada da Ankara’dan, Sayın Başbakan’dan bir genelge geldi. Buna göre; ilçelerde ve illerde “İlçe ve İl Meclisleri” kurulacaktı. Kısaca belirtmeliyim ki; bu ilçe meclisleri, Kaymakamın başkanlığında, o ilçeden seçilen il genel meclisi üyeler, belediye başkanları, muhtarlar, kaymakamın katılmasını uygun gördüğü daire müdürleri veya kuruluş temsilcileri ve siyasi partilerin ilçe başkanlarının katılımı ile oluşacaktı. Bu, benim yıllardır ısrarla kurulmasını savunduğum, ilçe özel idaresi gibi tüzel kişiliği olan, karar alıp, yatırım yapabilen ve buna uygun bütçesi olan bir idari birim değildi... Ama yine de bir ilçe meclisi idi. İyi kullanılması halinde, demokratik terbiyenin ilerlemesine faydalı olabilir, ilçenin; sorunlarının konuşulduğu ve bir takım mercilere sunulmasını kolaylaştıran bir mekanizma oluşturulmasına katkıda bulunabilirdi.

AKYAZI  İLÇE  MECLİSİ

Karar No: 1992/ 1

İlçe Meclisi alt komisyonu olarak kurulan, “Ormanları Koruma ve Orman Kaçakçılığını Önleme İşleri Takip Komisyonu”  ilçe Kaymakamı M. Ata Aksoy’un başkanlığında  saat 16.00’da toplanarak, aşağıdaki hususları görüşüp karara bağlamıştır.

  1.  Orman içi köylerinde özellikle ahır, kümes gibi yerlerde usulsüz olarak açılan ve kaçak çalışan atölyelerin bulunduğu, ya da ruhsatlı çalışıp da kaçak orman emvali kullanan, işleyen atölyelerin ruhsatlarının “Orman İşletme Müdürlüğü” tarafından iptal edilmesine ve  elektriklerinin kesilmesi gerekmesine rağmen elektriklerinin kesilmemesinden dolayı faaliyetlerine devam ettikleri dile getirildiğinden, bu konunun TEK Şube Şefliği’nce, ciddi bir şekilde takip edilip, usulsüz çalışan atölye ve fabrikalar hakkında derhal işlem yapılması için, TEK Şube Şefliği’ne yazılmasına karar verildi.
  2. Orman kaçakçılığının olduğu, köy ve bölgelerde, doğal çevre ve ekonomik açıdan herkes çok şey kaybetmesine rağmen, birkaç kişinin haksız kazanç elde ettiği dile getirilmiş, bütün bu olumsuzlukların giderilmesi için köy sınırları içersinde kalan, baltalık ve korulukların işletilmesinin ve yararlanma hakkının köy tüzel kişiliklerine verilerek, orman köylüsünün istifadesine sunulmasının, ormanların korunması ve refahın artırılması için elzem görüldüğüne, bu konunun ilgili yerlere iletilmesine karar verilmiştir.
  3.  Orman İşletmesi tarafından köylülerin de yardımıyla dikilen yeni fidanlama sahalarının iyi korunamadığı, etrafına çekilen tel avluların tahrip edilerek, içeriye hayvan sokulduğu ve fidanların çok büyük ölçüde tahrip edildiği ifade edilmiş, Orman İşletmesi tarafından daha sıkı ve ciddi takip edilmesi belirtilmiştir.
  4.  Ayrıca; 113, 114, 115 serilerde vatandaş tarafından ağır tahribat yapıldığına değinilerek, bu konunun Jandarma ve Orman Teşkilâtlarının müşterek çalışmasıyla çözümlenmesine karar verilmiştir.

Akyazı Kaymakamı

Yukarıda alınan kararlarla ilgili olarak ne kadar ciddi bir takip yaptığımızı merak ediyor olmanızı normal karşılıyorum. Bu hususlarla ilgili ayrıntılı bilgiler, “Kullanılmayan Ekonomik Kaynaklar” adlı kitabımda vardır. Burada sadece birkaç örneği göstermek istiyorum:

 

AKYAZI

Tutanağın incelenerek ilgili kısımların değerlendirilmesini ve sonuçtan Kaymakamlığımıza bilgi verilmesini rica ederim.

Ek: 1 Adet toplantı Tutanağı sureti

M. Ata Aksoy

Birkaç gün sonra11/5/1992 Tarihli ve ………../22 (İşl.18) 339 sayılı yazımızla şunu ifade etmişiz.

ORMAN İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ’NE

 

         b) 01.05. 1992 tarih ve 1934 sayılı yazınız.

 

Akyazı  Kaymakamı

Bu yazılarımıza Orman işletme Müdürlüğü’nden gelen, 02K.01/2150 sayılı ve 12.05.1992 tarihli cevabı da aşağıya aynen alıyorum:

AKYAZI

Akyazı İLÇE meclisi’nin, alt komisyonu olan “Ormanları Koruma ve Orman Kaçakçılığını Önleme İşleri Takip Komisyonu” toplantısı ile ilgili olarak08.04.1992 gün ve 1992/1 sayılı tutanağında belirtilen 6-7 ve 8. Maddeler incelenmiş olup,

7. Madde. Ağaçlandırma sahalarında dikenli tel çitler, kışın yoğun kar yağışı ile bozulmuş olup, her yıl olduğu gibi ağaçlandırma şefliğimizce dikenli tel çit tamiratına başlanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Ormanlarımızın; kaçakçılık ve açma sonucu yok edilmemesi için elimden gelen tüm çabayı gösteriyordum. Bununla kalıcı sonuç alınamayacağını daha önce size anlatmıştım. Belirttiğim gibi orman köylülerimizin ve ormanlarımızın kurtuluşu için ancak yukarıda değindiğim; faydalanma ve işletme hakkının orman köylüsüne devri ile mümkün olacağı açıktır. Bu düşüncemi dile getirmek için de yeni kurulan “İlçe Meclisi’nin” 2. Toplantısında gerekli kararı aldırdım. Sonra da Sakarya Valiliği’ne aşağıdaki yazıyı yazdım.

VALİLİK  MAKAMINA

Konu: İlçe Meclisi Teklifi

 

 İlçe Meclisi’nde, Akyazı Ormanları’ndaki kaçak kesimlerin önüne geçmek için, alınan polisiye tedbirler ve köylünün gelirini artırıcı çalışmalar görüşülmüş ve bu çalışmalar memnuniyetle karşılanmıştır.

İlçe Meclisi ve ilgili komisyon bu konuda halen uygulanmakta olan olumlu ve örnek işletmeleri de görüşmüştür. Bursa İli, Keles Orman işletme Müdürlüğü sınırları içerisinde kalan Baraklı Köyü ormanlarının işletme hakkının Baraklı Köyü’ne ait olduğu, bu ormanların, bitişiğindeki tüm Devlet Ormanları’ndan son derece farklı biçimde çok daha iyi olduğu ve Baraklı Köylülerinin de çevre köylülerden daha zengin ve mutlu oldukları görüşülmüş ve arzuyla değerlendirilmiştir. Ayrıca Istranca Dağları’ndaki baltalık ormanların da aynı şekilde köy tüzel kişiliklerince yönetildiği ve gelirin köylüye nüfus başına dağıtıldığı, bu sebeple köylünün ormana gözü gibi baktığı ve bu sistemin ormanın devamlılığını ve kalitesini, köylünün de refahını artırdığını kabul etmiştir.

M.Ata Aksoy

*************************

Bu felâketin önüne geçmek için hemen çalışmalara başladım. Bu yazıları da aynen koymak gerekecektir.

T. C.

Yazı İşleri Müdürlüğü

Sayı:BO54VLK4542501/22( İŞL.18) 183

Konu: Orman içine kurulan kaçak çalışan atölye ve işletmeler

TEK  Şube  Şefliğine

 

Orman içi köylerinde özellikle ahır, kümes gibi yerlerde usulsüz açılan ve kaçak çalışan atölyelerin bulunduğu, ya da ruhsatlı çalışıp da kaçak orman emvali kullanan, işleyen atölyelerin ruhsatlarının Orman İdaresi tarafından iptal edilmesine rağmen, elektrikleri kesilmediği için faaliyetlerine devam ettikleri ifade edilmiştir.

 

Akyazı kaymakamı

Aslında bu çalışmalarımız, bundan sonra çok ciddi bir şekilde cereyan etti. Çeşitli yazışmalarla bizzat ben bu konuları takip ettirdim. Vatandaşlara, herkesin bu konuları ihbar etmesini, ilgili ihbar telefonlarını v.s. bildirdim. Lafı fazla uzatmayayım. Bu kararlı çalışmalarımızın sonucunu çok kısa zamanda aldık. Tüm kaçak ve usulsüz atölyeler kapatıldı. Haklarında işlemler yapıldı.. Ormandan kaçak kesimler, eskisine göre, çok aşağılara, %10 ‘lar civarına düştü. Ama burada işaret etmek istediğim nokta, ormanların; iktidar partilileri tarafından nasıl ve ne şekilde yağmalandığını göstermektir! Ben görevimi hem de fazlasıyla yapmanın vicdan huzuru içindeyim. Ama tekrar ediyorum: ormanların kurtuluşu, bu tip çalışmalarda değildir. Ormanların ve bu arada en az ormanlar kadar (hatta ondan da önemli olan) orman köylülerinin kurtuluşu, ormanların işletme hakkının, o köyün kendisine (yani orman köylüsüne) bırakılmasıdır.

 

M.ATA AKSOY
26-03-2012