Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

OTİZM

Birebir gözlemlerime dayanarak biliyorum ki, otistik çocukları olan bir ailenin yaşamları hiç de kolay değil. Anne-baba kendi günlük yaşantılarıyla onun ‘farklı’ yaşantısını aynı paralelde götürebilmek için olağanüstü çaba sarf ediyor. Aşırı derecede dikkatli, gözlemci ve dış dünyaya karşı korumacı olmak, eğer varsa kardeşler arasındaki iletişimi ve ilişki ortamını sağlamak, ebeveynler için yorucu, yıpratıcı oluyor. Bazen öyle bir an geliyor ki evlatlarına ne söyleyeceklerini, nasıl davranacaklarını ve ne şekilde izah edeceklerini bilemiyorlar .Böyle anlar kişide umutsuzluk ve bezginlik yaratıyor. Bu yüzden sorun sahibi ailelerin profesyonel yardım almaları gerekiyor.

Anne-baba hayatlarını ona göre düzenliyor, arkadaş ilişkileri, sosyal faaliyetleri, seyahatleri hep kısıtlanıyor. İlk başlarda çok zor gelen bu yaşam tarzını zamanla kabullenip içlerine sindiriyorlar. Sadece evlada duyulan büyük sevgi bununla baş etmeyi sağlayacak gücü veriyor.

Otizm ; sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim ( genellikle zihinsel engellilerle karıştırılır) bozukluğudur. Bu insanlar bilgiyi öğrenmede değil, öğrendiklerini yaşamlarında uygulamakta sıkıntı çekerler. Sebebi bilinmeyen ve yaşamın ilk iki yılında ortaya çıkan, ömür boyu devam eden otizmin kesin bir tedavisi yoktur. Tek başına yaşamını idame ettiremediği gibi, hayatı boyunca birinin bakımına ve himayesine muhtaçtır. Kişiye özgü, uygun ortamda , iyi bir eğitimle davranışları ve becerileri geliştirilebilir. Bazı alanlarda olağanüstü başarı (matematik, sanat v.b gösterebilirler. Bir çok aile ya maddi imkansızlıktan ya da okul bulamadığından çocuklarını eğitemiyor. Bizim için çok basit olan bir davranışı onun doğru ve yerinde yapması anne-babaya tarif edilemez bir mutluluk yaşatıyor. Her insana verilmesi gereken eşit eğitim hakkını devlet bu çocuklara da vermeli, ailesine psikolojik destek sağlamalı.

Otistik çocuklar fazlasıyla içlerine dönük ve kendi yarattıkları dünyalarında yaşıyorlar. Ama dış dünyaya kapalı gibi görünseler de aslında bir bilgisayar hafızası gibi her şeyi kaydettiklerini, hatta bizim gözümüzden kaçan ,önem vermediğimiz ayrıntıların farkında olduklarını hayretle izledim. Bütün mesele; algıladıklarını, nerede, ne zaman ve nasıl kullanacaklarını bilmemeleri. Yapılması gereken çok zor da olsa, üstlerine kapalı olan kapıları kırıp iç dünyalarına ulaşmak ve onları olabildiğince sosyal hayatın içine çekip bir arada yaşamı paylaşabilmek .

Sadece bizden “farklı” oldukları için onları hayatın dışına itmeyelim. Büyük özveri gerektirdiğini ama sevgi, sabır ve bilinçli eğitimle bu çocuklarımızın azda olsa (bize göre az, onlara göre çok) topluma kazanılabileceklerini gördüm.

Sevgi ve dayanışma yaşamda mucizeler yaratıyor…

Özelimiz olmayabilirler ama unutmayalım ki; tanısı konulmayan bu özüre karşı takındığımız tavır bizim sağlıklılığımızın göstergesi olacaktır.
İnsanca yaşam dayanışma ve saygınlıkla yücelir ve her bir canlı buna layıktır.

LEDA HAMURKESEN
14-07-2011