Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

SİYASETTE KADIN...

Türkiye de kadınlar 5 aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkına kavuştu. O tarihte demokrasinin beşiği sayılan Avrupa ülkelerinde dahi kadınların böyle bir hakkı yoktu. Türkiye bu konuda öncü ülke oldu. Ancak yıllar sonra geldiğimiz noktadan bakınca kadınlarımız özgür iradeleriyle seçemiyor-seçilemiyorlar. 8 şubat 1935 de meclise 18 kadın milletvekili girerken, 12 haziran 2011 de sadece 78 kadın vekil olabildi. Bu sayı nicel olarak artmış gibi görülse de temsilde kifayetsizliği gün gibi aşikar.

Şimdi ne yazık ki geçmişte önünde olduğumuz ülkelerden kadın hakları ve temsil konusunda oldukça gerilerdeyiz. Oysa ki kadınlar hayatın her alanında erkeklerle aynı yükü paylaştıkları gibi siyaseti de paylaşmalılar. Siyasi partilerde kadın-erkek ayrımcılığı yapılmadığı dile getirilse de ‘kadın kolları’ yapılanması farklılığın kendisini ifade ediyor. Aslında kadınlar, bu kolların içerisine sıkıştırılıp siyaseten örseleniyor ve erkeklere payanda olmanın ötesine gidemiyorlar. Erkek egemen toplumda ve siyasette kadınların önünün tıkandığı gerçeğinden hareketle; kadınlarımız, sahip oldukları sorumlulukların bilinciyle davranmalı, kararlı, örgütlü, ana olmanın verdiği yaşam tecrübeleriyle, birikimlerini, öngörülerini projelendirerek kendi içlerinden çıkardıkları temsilcilerle sağlayabilmeli. İcazetle değil bir arada yaşamanın paylaşımcı mantığıyla kadın ve erkek birlikte hayatı tasarlayabilmeli. Mutluluğun resmi çizilemese de paylaşılarak tasviri yapılabilir.

Ve kadınlarımızın sesinin daha gür çıkması dileğiyle…

LEDA HAMURKESEN
25-08-2011