Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

SAVAŞ

Çağlar boyu süregelen, insanlarda ki savaşarak erk elde etme duyusu günümüz yüz yılında da sürmekte. Değişen tek şey bu savaşların boyutlanması yani yüksek teknolojiye dayalı olması.Değişmeyen tek şey işe çıkarlar uğruna yitirilen canlar.

Ülkeleri yönetenler daha fazla (ekonomik) güç ve iktidar hırsı uğruna insan yaşamını hiçe sayarak toplumları savaşa sürüklemekten çekinmiyorlar. Şunu bilmeliyiz ki; savaşların yarattığı psikolojik yıkım, değil geleceğe dair plan yapmak, o günü, o saati ve hatta anı anlamsızlaştırır.

Güvensizlik içinde ne olacağını bilemeden yaşamak, insani değerlerin yitirilmesine, hayata ürkek, kuşkulu ve umutsuzluk içinde bakılmasına yol açar. savaş sonrasında yıkılan binalar, tahrip olan köprüler, yollar yeniden yapılabilir ama kaybolan yaşamları geri getirmek imkansızdır. İnsan benliğinde açılan yaraları onamak ise çok zor. Savaş gerçeğiyle yüz yüze gelen insanoğlunun, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına kaldıkları yerden devam etmeleri mümkün değildir. Ama benliğindeki yaşama güdüsü, kayıplara ve acılara rağmen hayata tutunmayı zorunlu kılar.

İnsanların tüm çatışmalara karşı durduğu, kişi hak ve özgürlüklerine saygı duyduğu, bir arada güven içinde yaşadıkları, kazanımların adilce paylaşıldığı, çocukların geleceğe umutla baktıkları, savaşların olmadığı bir dünya dileğiyle.

LEDA HAMURKESEN
14-10-2011