Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

TAHAKKÜM

Zorlu ve kasvetli bir kelime başlığımız. Fakat bilinçli ya da bilinçsiz esiri olduğumuz bir deyim tahakküm. Ve biz yaşamın içerisinde buna hep teslim oluyoruz.İnsanlarla ilişki kurarken, yakın ya da uzak sevelim-sevmeyelim hükmetmeye çalışıyoruz.

Arkadaşlıklarda dahil her kesimde, büyük, küçüğü, yaşlı, genci, ortak yaşamda ise eşler birbirini kontrol altına alma alışkanlığı içinde hareket ediyor. Yönetme arzusu, hegemonyacılık iliklerimize kadar nüfuz etmiş durumda. Bu davranış biçimi kişinin enerjisini kısıtlıyor, yaratıcılığını yok ediyor.

Oysaki, akıp giden sınırlı yaşam içerisinde kısıtladığımız ilişkilerin, kısıtlandığımız anların yaşamı altüst eden yanlarının farkına varamıyoruz.

Farkına varamadığımız, söylemlerimizle eylemlerimizin uyumsuzluğu, çelişkileri. Seviyorum derken mülk gibi sahiplenmemiz, kurallar zinciri oluşturmamız, limitler koyarak sevgiyi kendileştirmemiz bu yüzden. Bu yüzden özgür iradeye anlayış göstermeyişimiz. Bütün bu edimlerde paylaşımı inkar eden yaklaşımlarımız, saygınlığın yitim kaynağı olarak yüzümüze çarpmakta ve giderek ilişkilerin yozlaşmasına, yok olmasına neden oluşturmaktadır. Oysa yaşamı güzelleştiren karşılıklı saygınlık yasasıdır.

İnsanları sevdiğimizi söylerken, yaşamlarını kısıtlayıcı davranış biçimlerini reddederek, onlara özgürce kendilerini ifade edebilecekleri alanlar bırakmamız daha doğru değil mi? Yaşamda saygınlığı unutmadan.

LEDA HAMURKESEN
11-10-2011