Ne dünya yeteri kadar güvenli, ne insanlar izanlı ve tekin.
Yaşamak için BİRARADA gerekli olan şey TOPLUMSAL EKİN...

KALKANI NASIL BİLİRSİNİZ

Şimdi bu başlığa bakıp gelenek gereği iyi bilirdik diyeceğinizi duyumsuyorum. Ama ben bu soruya böyle bir cevap vermenizi gayrı ciddi bulduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Haydi zorlayıp dimağımızı biraz farklı bakalım kalkan sorununa. Benim bildiğim iki türlü kalkan vardı, üçüncüsü çıkana kadar.

Birincisi, tarihin derinliklerinden gelen bildiğimiz balık kalkan. Bu kalkan türü denizler içinde mazbut bir yaşam sürerken kendilerine karşı hasmane bir tutum güden insanoğlunun yürüttüğü saldırılar karşısında tutunamayarak yavaş yavaş azalıp yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Az rastlanır olması ve giderek fiyatlanması nedeniyle unutulmaya yüz tutmuş sıradan sofralarda.

İkincisi, ilkel çağların son döneminden itibaren kullanılmaya başlanmış olan kişisel savunma amaçlı aşina olduğumuz kalkan. Ok, mızrak sapan ve uzaktan atılabilecek bilumum maddelere karşı korumayı sağlayan. Yer yer değişkenlik gösteren, bazen yuvarlak hatlı bazen oval, hatta dikdörtgen ve kare olabilen bu kalkan türü uzun yıllar boyu savaşçıların üzerine perde olduğu gibi, müzik alanında da çarpışmalar esnasında çıkardığı sesler nedeniyle, çeşitli müzisyenlerin esinlendiği tınıların kaynakçası ve hatta bugün ki baterinin babası olarak addedilir. Tüfeğin icat edilmesi sadece mertliği bozmayıp kalkanın işlevi nide ortadan kaldırdığından bahsi geçen kalkan türü ancak müzelerde sergilenebilir duruma gelmiştir.

Gelelim üçüncü güncel kalkanımıza. Her ne kadar kalkan diyorsak da gözle görülemediği için buna sanal kalkan demek daha doğru olur gibime geliyor. Ama bu kalkan yukarıdaki diğer iki öğe kadar masum olmayışıyla tüylerimizi ürpertiyor. Diyeceksiniz ki sanal olan şey nasıl korku yaratabilir. Haklı olmadığınızı size anlatmaya çalışayım.

1940 lı yıllardan sonra nükleer silahların gelişimi o kadar teşvik gördü ki, ilerleyen süreçlerde sadece atom yada hidrojen bombalarıyla yetinmeyen emperyal devletler, iş bu nükleerleri kıtalar arası füzeler haline dönüştürerek savaşı süreğen bir tehdit haline dönüştürdüler. Üstelik böyle bir savaş olasılığının insanoğluna maliyetinin yok olma pahasına olduğunu bile bile bunu hayata geçirdiler. İkinci dünya savaşının ertesindeki iki kamplı dünya bu yüzden yakın zamana kadar soğuk savaş yılları olarak adlandırılır. Sosyalist sistemin gerilemeye başladığı 20. ci yy. sonlarından itibaren dünya üzerindeki her ülkeye sistemin uşağı olarak yaklaşan emperyal devletler, bir yandan bölgesel çatışmalar çıkartarak silah sanayini ayakta tutup, diğer yandan B.M. yi yedekleyip açık işgaller yoluna başvurarak doğal kaynakları kendi zimmetlerine geçirdiler. Barış ve demokrasi vaat ettikleri topraklara kan ve gözyaşı ihraç ederek karmaşadan kar elde etmeyi görev bildiler. On yıllar sürecek projelerini hayata geçirirken, bölgesel işbirlikçileri vasıtasıyla sorunların sönümlenmesini ya da tehdit olabilecek unsurların enterne edilmesini ihmal etmediler.

Hemen yanı başımızda gelişen süreç incelendiğinde B.O.P.projesinin anlamı bu şekilde daha iyi kavranabilir. Orta doğuda geliştirilen karmaşa yeni haritaların oluşmasına kadar uzanan sürecin tetikleyicisi olmaya adaydır. Bölgedeki iyi çocuklar koruma altına alınırken kötü çocukların takviyeli imhası gün be gün gerçekleştirilmektedir. Bu operasyonlar yapılırken gelişebilecek tehditler (özellikle kadim müttefik İsrail e karşı) bölge projesinin eş başkanı olduğunu inkar etmeyen ülkemiz yönetimince yukarıda bahsettiğimiz kalkan ile bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Füzelere karşı kalkan projesi komşu ülkelere tehdit in yoğunlaşması, kayıkçı kavgası yaptığımız İsrail in korunması anlamına gelmektedir. Basın ve medyada yaratılmaya çalışılan büyük ülke imajı kof ve geçerliliği olmayan bir söylemden ibarettir. Uzun vadede uydu olmaktan öteye geçemeyeceğimiz bu projenin sonucu bölgede komşuluk ilişkilerinin zayıflaması, yalnızlaşma ve giderek hedef haline dönüşmektir. Cumhuriyetin ilanından sonra geliştirilen anti savaş politikaları mevcut iktidar aracılığıyla tersyüz edilerek geçersiz kılınmıştır.

Kısaca birilerinin kanlı ellerini temizleme görevi üstlenilmiş, kanın üstümüze sıçramasına göz yumulmuştur.

Bir avuç insanın ya da emperyal düşüncelerin karı uğruna milyonlarca insanın yok olmasına yeşil ışık yakılmıştır.

Bu ülkenin yaşayan unsurları olarak kanı metalaştıran zihniyete hayır demek insani bir sorumluluktur.

Bize, bizim irademize başvurmadan yapılan ikili ya da çoklu anlaşmalara hayır demek, savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunmak, bir arada yaşamı örgütlemek kaçınılmazımızdır.
 

HAYRİ YÜCEL
01-09-2011